10 Kasım 2008 Pazartesi

Dünyanın sessiz felaketi: Çölleşme



 Çölleşme, dünyada 110 ülkeyi etkiliyor. Bu ülkeler arasında 18 gelişmiş ülke de bulunuyor. Çölleşme; erozyon, aşırı otlatma, iklim değişikliği, ormanların tahribi, toprağın aşırı kullanımı ve yanlış sulama yöntemleri kullanılması nedeniyle ortaya çıkıyor.
“Kurak, yarı kurak ve az yağışlı alanlarda iklim değişimleri, insan aktivitelerinin de dahil olduğu çeşitli etmenlerin sonucunda oluşan arazi bozulum süreci” olarak tanımlanan çölleşme, kıtlık, yoksulluk, sağlıksız beslenme, sel, taşkın felaketleri, göçler, toprak anlaşmazlıkları ile savaşlara bile neden olabiliyor.

Dünyada her yıl, toprağın üst tabakasının 24 milyar tonu, başta erozyon olmak üzere çeşitli sebeplerle kaybedilirken, 6 milyar hektar alan çölleşiyor. Bu süreç dünyaya, 42 milyar dolardan fazla mali yük getiriyor. Çölleşme, dünyada 110 ülkeyi etkiliyor, bunlar arasında 18 gelişmiş ülke de bulunuyor.

TÜRKİYE’DEKİ DURUM
Doğal çöl şartlarının mevcut olmadığı Türkiye’de, belirli bölgelerdeki düşük yağış oranları, tarım alanlarındaki çoraklaşma, verimliliğin azalması, ormanlar, meralardaki tür çeşitliliğinin ve doğal yapının bozulması, yanlış arazi kullanımı uygulamalarından kaynaklanan betonlaşma, toprak kirliliği ile ülke topraklarının yüzde 86’lara varan kısımlarında erozyon, toprak kaybının yaşanması “çölleşme riski göstergeleri” olarak kabul ediliyor.

Çölleşme ile mücadele için arazi sınıflandırılması, sürdürülebilir arazi yönetimi, erozyon kontrolü, çölleşme hakkında bilinçlenme, halkın katılımcılığı, ormanların korunması gibi çalışmalar yapılması gerekiyor.

Çölleşmenin, insanların neden olduğu bir afet olduğunu vurgulayan yetkililer, Türkiye’nin, ağaçlandırma ve erozyon kontrolü faaliyetlerinde dünyada ilk 10 ülke arasında yer aldığına dikkati çektiler.

7 Kasım 2008 Cuma

Diyarbakır'da atık pil kampanyası



Diyarbakır Eczacı Odası Başkanı Yahya Çomak, gazetecilere yaptığı 
açıklamada, kullanılmış pillerin tehlike oluşturmaması için Eczacı Odası olarak 
eczanelere pil toplama kutuları dağıttıklarını söyledi. 

Diyarbakır merkez ve ilçelerindeki eczanelerde 3 ayda toplanan 100 kilogram 
pili Taşınabilir Pil Üreticileri ve İthalatçıları Derneği'ne ulaştırmaları 
amacıyla Çevre ve Orman İl Müdür Yardımcısı Ramazan Savaş'a teslim edeceklerini 
ifade eden Çomak, ''Son yıllarda artan pil kullanımı insan sağlığı ve çevre için 
potansiyel tehlike oluşturmaktadır. Kullanılmış pillerin tehlike oluşturmaması 
için ayrı ayrı toplanması, taşınması ve geri kazanılması gerekmektedir. Ayrıca 
pillerdeki tehlikeli ve zararlı metallerin azaltılması da zorunludur'' dedi. 

Atık pillerin eczanelerde toplanmasına yönelik kampanyayı kent geneline 
yaymak amacıyla yeni bir proje hazırladıklarını bildiren Çomak, toprağa, suya ya 
da yakılması sonucu havaya karışmasıyla insan ve çevre sağlığına son derece 
zararlı etkileri olan atık pillerin toplanmasını eczanelerin yanı sıra okullarda 
ve resmi kurumlarda da yaygınlaştırmayı düşündüklerini belirtti. 

28 Ekim 2008 Salı

Rüzgar çiftliği, güneş tarlası

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Hasan Köktaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2005 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesine yönelik kanun çıkmasının ardından rüzgar enerjisinden elektrik üretimi konusunda büyük bir atılım yaşandığını söyledi. 
Toplam 3 yıl içerisinde rüzgar enerjisinde kurulu gücün 20 megavatlardan, 350 megavata çıktığını anlatan Köktaş, ''Önümüzdeki 2 yılda 1070 megavatlık 22 santralin devreye girmesini daha bekliyoruz.Böylece 2010 yılına geldiğimizde rüzgarda kurulu güç 1500 megavatlara ulaşmış olacağız'' dedi. 
Rüzgarda yaşanan bu atılımın önümüzdeki günlerde güneş enerjisinde yaşanacağını vurgulayan Köktaş, Enerji Bakanlığı ile birlikte güneş enerjisinden elektrik üretiminin başlayacağı yeni döneme yönelik yol haritası üzerinde çalıştıklarını bildirdi. 
Bu kapsamda da güneş enerjisine dönük yatırımlar için özel sektörün başvurularını kabul etmeye, nasıl başvuru alınacağı ve bunların nasıl değerlendirileceğine dönük bir yönetmelik hazırlayacaklarını anlatan Köktaş, güneş enerjisi konusunda da tıpkı rüzgarda olduğu gibi büyük bir yatırım hareketliliği beklediklerini kaydetti. 
''RÜZGAR ÇİFTLİKLERİ GİBİ GÜNEŞ TARLALARINA TANIK OLACAĞIZ'' 
Sadece yenilenebilir enerjide sürmekte olan 470 proje bulunduğuna ve bunların yatırımların ekonomik büyüklüğü 22 milyar YTL'ye ulaştığına dikkati çeken Köktaş, bunların üretim miktarının ise 45 milyar kilovat saat olduğunu kaydetti. 
Yılda 300 milyar kilovat saatin üzerinde teknik potansiyel barındıran güneş enerjisinden elektrik üretimi imkanını uzun vadede adım adım devreye sokmak üzere ilk adımları atacaklarını belirten Köktaş, ''nasıl geçtiğimiz 3 yılda ülkemizin her yerinde rüzgar çiftlikleri kurulmasına tanık olduysak, önümüzdeki yıllarda da güneş enerjisi tarlalarının kurulduğuna tanık olacağız'' diye konuştu. 
''YENİLEBİLİR ENERJİDE TEŞVİK SİSTEMİNİ DEĞİŞTİRMELİYİZ'' 
Yenilenebilir enerji konusunda teşvik sisteminin değiştirilmesi gerektiğini de vurgulayan Köktaş, her bir enerji kaynağı için ayrı bir teşvik sisteminin getirilmesi gerektiğini savundu. 
EPDK Başkanı Köktaş, şunları kaydetti: 
''Dünya çapında yaşanan küresel mali krizin Türkiye'de de sürmekte olan enerji projelerini olumsuz etkilememesi için ilave ne tedbirler alabileceği konusunda çalışıyoruz, yatırımcıların daha rahat hareket edebilmeleri konusunda yönetmelik değişikliği yapıyoruz. 
Özellikle de yenilebilir enerji kaynaklarının ekonomik olarak desteklenmesi için alım garantileri konusunda yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var. Mevcut uygulamadan tüm yenilenebilir kaynaklara rüzgar, güneş, jeotermal gibi tüm yenilebilir kaynaklara ayrım yapılmaksızın kilovat saatte 5,5 avro cent alım garantisi veriliyor. 
Halbuki başta güneş olmak üzere bütün kaynakların kendine özgü yatırım koşullarını ve geri dönüşlerini dikkate alarak ayrı ayrı teşvik edilmesi ve alım fiyatlarının ayrı ayrı belirlenmesinde fayda var. Bu tür tedbirler sayesinde yaşanan küresel krizden daha az etkilenmemiz mümkün olacak.''

12 Ekim 2008 Pazar

Geceleri Dünyamız


Nasanın hazırladığı gerçekten ilginç bir çalışma.Geceleri uzaydan Dünyamızı görüntüsü.

"Enerji tasarrufu şart"



TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Sedat Gülşen, ''Enerjiyi doğru kullanmamız gerekiyor. Elektriği yaşam standartlarımızdan taviz vermeden verimli bir şekilde kullanmamız mümkün'' dedi.
Türkiye'de elektrik enerjisinin yaklaşık yüzde 35'inin konutlarda tüketildiğini, bu nedenle bireysel tasarrufun büyük önem taşıdığına işaret eden Gülşen, şunları kaydetti: 

''Konutlarda ya da sanayide enerjiyi verimli kullanmak, enerji bedelinin pahalı olmasından kaynaklanmamalı. Maddi verim en önemli etken değil. Enerji verimliliği, bir insanın yaşam biçimi olmalı." 


''A SINIFI BEYAZ EŞYALARDA DÜZENLEMEYE GİDİLMELİ'' 


EMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Gülşen, konutlarda düzenli yararlanılan aydınlatma faktörleri, beyaz eşyalar ile küçük ev aletlerinin uygun kullanılması durumunda, Türkiye genelinde etkin elektrik verimliliği sağlanabileceğini anlattı. 

Konutlarda tüketilen enerjinin yüzde 35'inin buzdolabı kullanımından kaynaklandığını hatırlatan Gülşen, buzdolabı alırken imkanlar dahilinde A enerji sınıfı ürünlerin tercih edilmesinin büyük önem taşıdığını vurguladı. 

A enerji sınıfındaki beyaz eşyaların diğer sınıflara oranla yüzde 40 tasarruf sağlayabildiğine işaret eden Gülşen, ''Burada devlete düşen nokta, konutlardaki eski buzdolapları yerine yeni buzdolabı kullanımını yaygınlaştırmak. Bunun için de diğer sınıflarla arasında yüzde 35 civarında fiyat farkı bulunan ürünleri ekonomik hale getirmek gerekiyor'' diye konuştu. 


''ELEKTRİĞİ UCUZ SAATLERDE KULLANMAK ZORLAMA BİR ÇÖZÜM'' 


EMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Gülşen, Türkiye'de en fazla elektrik tüketiminin 17.00-22.00 saatleri arasında gerçekleştiğine işaret ederek, elektrik kullanımının tüm güne yayılması amacıyla konutlarda elektrik enerjisi bedelinin tarifelere göre farklılık gösterebildiğini bildirdi. 

Standart dışı tarifelere göre, 17.00-22.00 saatlerinde kullanılan elektrik enerjisi bedelinin günün diğer saatlerine göre pahalı olduğunu vurgulayan Gülşen, şöyle konuştu: 

''22.00-07.00 saatleri arasında bedel ucuz oluyor. Söz konusu tarife için sayacın elektronik olması ve bu tarifeye geçebilmek için dilekçeyle başvurulması gerekiyor. Ancak insanlar mesaileri bittikten sonra evlerinde günlük hayatını devam ettiriyor. Belirli saatlerde elektrik tarifesinde değişikliğe gitmek ve insanların yaşam standartlarını değiştirmek doğru değil. Bunun doğru bir yöntem olmadığını, enerjinin daha ucuz ve sürekli şekilde verilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bu durum ancak enerji planlamasıyla oluşabilir. Elektriğin santraldeki üretiminden konutlardaki tüketimine kadar geçen aşamanın planlanması mümkün. Elektriği farklı tarifelerle ucuz saatlerde kullanmayı kolaycı, zorlayıcı ve geçici çözümler olarak değerlendiriyoruz.'' 


ELEKTRİK FİYATLARINDAKİ ARTIŞLAR 


Gülşen, elektrik enerjisi bedelinde yılda 4 kez artışa gidilmesini öngören düzenlemeyle yıllık zam oranının yüzde 65'leri bulduğunu, Ocak 2009'da yapılacak zamla bu oranın yüzde 100'e ulaşacağını öne sürdü. 

2009'dan itibaren enflasyon rakamlarının üzerinde zamlar yapılacağını savunan Gülşen, sözlerini şöyle sürdürdü: 

''Artık EPDK'nın öngördüğü sistemle zamlardan kurtulmak mümkün değil. Dünyadaki çalkantılı durumlar nedeniyle petrol ve doğal gaz fiyatları suni olarak artıyor olsa da fiyatlardaki düşüş Türkiye'ye yansımadı. Artık bu döngüden kurtulmak mümkün değil. Enerji konusunda yaşanan sıkıntılardan kurtulmak için mevcut sistemi iptal ederek, yeni bir enerji planlamasına geçmek gerekiyor. Geçen sene 230 kilovat enerji tüketen bir konut 36 YTL elektrik faturası ödüyordu. Bu rakam bugün 60 YTL oldu. Dünyanın en pahalı elektrik enerjisini kullanıyoruz. Bu durum sanayiciyi rekabet edemez hale getiriyor. Konutlarda ise enerjiyi verimli kullanmaktan ziyade dürüst vatandaşlar için kısıntı ve kesintiyi, dürüst olmayanlar içinse uygun olmayan enerji kullanımına, kaçaklara heden oluyor.'' 

7 Ekim 2008 Salı

Kuzey Kutbu Son Alarmlarını Veriyor!...



Kuzey
 Kutbu'ndaki kuzeybatı ve kuzeydoğu geçitlerindeki buzların geçen yaz döneminde eridiği ve bu iki geçidin ilk kez aynı dönemde gemiyle geçilebilecek duruma geldiği bildirildi.
Avrupa Uzay Ajansı'nın (ESA) açıklamasında, Amerika kıtasının kuzeyinden geçenKuzeybatı Geçidi ve Rusya tarafındaki Kuzeydoğu Geçidi'nde, geçen yaz gemilerin geçmesine olanak sağlayacak kadar eriyen buzulun yazdan sonra yeniden oluştuğu belirtildi.
ESA'ya göre geçen ağustos ayında, Kuzey Kutbu'ndaki buzulda, uydudan gözlemlerin başladığı 1970'lerden beri yaz aylarındaki en büyük ikinci incelme meydana geldi ve eylül ayı başlarında 2 geçitteki buzul da eridi.
Amerikan Ulusal Buzulbilim Merkezi uzmanlarından Pablo Clemente-Colon, ''Kayıtlarımıza göre bu 2 tarihi geçit ilk kez aynı yılda birlikte açık duruma geldi'' diye konuştu.
İki geçidin de 22 Eylül'de buzulun yeniden oluşmasıyla kapandığı kaydedildi.
Uydu görüntülerine göre, Kuzeybatı Geçidi'nin en uzun kolu olan Kanada yakınlarındaki Amundsen Yolu, temmuz ayında gemilerin geçebileceği duruma geldi, daha kestirme olan biraz daha kuzeydeki kol da 18 Ağustos'ta açıldı.Kuzeydoğu geçidindeki Vilkitski Körfezi de aynı dönemlerde açık duruma geldi.
Bu geçitlerin açılmasının, Avrupa ve Asya arasında çalışan ticaret gemilerine yakıt ve zaman kazandırdığı belirtiliyor.
ESA'nın açıklamasında, 26 Ağustos'ta yapılan ölçümlerde Kuzey Kutbu'ndaki buzulun yüzölçümünün 5.26 milyon kilometrekare olduğu, 2 yıl önce aynı dönemde buzulun yüzölçümünün 5.32 milyon kilometkare olduğu kaydedildi. 

6 Ekim 2008 Pazartesi

Tütün Dumanının Zararları



Tütün dumanına maruziyet, başkalarının içtikleri tütün ürününden soluduğumuz duman ya da yanan bir sigara, puro, pipo ve benzeri tütün ürününden kaynaklanan dumandır.

TÜTÜN DUMANINA MARUZ KALMAK ÖLDÜRÜYOR...

Tütün dumanına maruziyet, dünyada her yıl milyonlarca insanın ölümüne neden olmaktadır.

  1. Bu duman karışımı; formaldehit, siyanür, amonyak, karbon monoksit, naftalin, kadmiyum (pil asidi) ve aseton (oje çıkarıcı) gibi 4.000 kimyasal madde içerir. Arsenik, benzen, vinil klorür gibi en az 40 tanesi kanserojen olan bu kimyasal karışımlar, tütün dumanında, sigarayı içen kişinin doğrudan içine çektiği dumandan çok daha fazla bulunur.
  2. Tütün dumanına maruz kalmak, kanser, amfizem ve kalp hastalıkları gibi birçok hastalığa neden olmaktadır.
  3. Çocuklar tütün dumanın zararlı etkilerine karşı çok daha hassastırlar.
  4. Tütün dumanının zararları, maruz kalma süresi uzadıkça artmaktadır.

TÜTÜN DUMANINA MARUZ KALMANIN BİRAZI BİLE ZARARLIDIR...

  1. Başkalarının tütün dumanına sadece 30 dakika maruz kalmak, uzun süreli sigara içiciliğinde ortaya çıkanlarla aynı fiziksel etkileri ortaya çıkarmakta ve sigara içmeyenlerde kalp hastalığı riskini arttırmaktadır.
  2. Başkalarının tütün dumanını solumaktan kaynaklanan kanser ölümlerinin oranı; asbest, radyoaktif nükleid, arsenik, benzen, vinil klorür, radyasyon, pestisid (tarım ilaçları), tehlikeli atıklar, içme suyunda bulunan kimyasallar, endüstriyel kimyasallar ve madeni atıkların hepsinin toplamından kaynaklanan kanser ölümleri oranından daha fazladır.

TÜTÜN DUMANINA MARUZİYET ÖZELLİKLE ÇOCUKLARI TEHDİT ETMEKTEDİR...

Bebeklerde ve çocuklarda

  1. Ani bebek ölümleri,
  2. Astım vakaları,
  3. Kulak enfeksiyonları,
  4. Solunum yolu enfeksiyonları

her yıl artış göstermektedir.

Tütün dumanına maruz kalmak, bebeklerde düşük doğum ağırlığına neden olmaktadır.

3 Ekim 2008 Cuma

Ampul alırken dikkat



Tasarruflu Ampül Devri

Enerji verimliliği çalışmalarıyla yılda 2 Keban Barajına denk gelen bir tasarruf sağlamayı hedefleyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, verimlilik çalışmaları kapsamında, belirleyeceği 10 ilde tüketicilere toplam 2 milyon adet tasarruflu ampul dağıtacak.

Tüketicilere söz konusu lambalar verimsiz ampullerini değiştirmeleri şartıyla bedava verilecek. 

Bu arada konuyla ilgili Başbakanlık Genelgesi çerçevesinde, enerji verimliliği kapsamında tüm kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler ve kamu kurumu niteliğindeki meslek odalarının mevcut akkor flamanlı lambaları tasarruflu ampullerle değiştirilmesi çalışmalarının da başladığı belirtildi.

Elektrik enerjisinin kullanılma alanları konut, sanayi, ulaştırma, tarım ve cadde-sokak aydınlatması gibi ana sektörler olarak gruplandırılırken, üretilen enerjinin yaklaşık yüzde 4'ü konutlarda ve işyerlerinde aydınlatma için harcanıyor. Aydınlatmanın tasarruflu ampullerle sağlanması halinde ise yüzde 80 oranında tasarruf sağlanabileceği ifade ediliyor.

Bu da otomatik fiyat mekanizmasına bağlı olarak elektrik fiyatlarında artış beklenen dönemde, evlerde aylık elektrik kullanımının yüzde 20'sini aydınlatmanın oluşturduğu dikkate alındığında tüketicilerin aydınlatma için yüzde 80 daha az fatura ödemesi anlamına geliyor.

Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) de konuyla ilgili yaptığı araştırmada, konut aydınlatmasında şeffaf akkor ampuller yerine CFL kullanılmasıyla 2006 yılında toplam 6 milyar 893,2 milyon kilovatsaat (kWh) olarak hesaplanan konut aydınlatması için tüketilen elektrik enerjisi miktarının yüzde 80 oranına karşılık gelen 5 milyar 514,6 milyon kWh miktarının tasarruf edilebilir olduğunu hesapladı. Bu miktar da yaklaşık olarak 1000 MW kapasitede bir santral yatırım tasarrufuna karşılık geliyor.


ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ DE ENERJİ TASARRUFUNU ANLATACAK


Bu arada enerji verimliliği konusundaki çalışmaları bugüne kadar tek başına yürüten Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bu konuda çalışmaları yavaş yavaş özel sektöre devretme kararı aldı.

Bu çerçevede Enerji Bakanlığı, İstanbul'da Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği üyeleriyle bir toplantı yaptı. Toplantıda alınan karara göre, her alışveriş merkezi bundan sonra enerji verimliliği konusunda kendi kampanyasını yürütülecek, ne tür kampanya yürüteceği konusunda da Enerji Bakanlığını bilgilendirecek. 

Enerji Bakanlığı yetkilileri, Türkiye'deki alışveriş merkezlerinin günde ortalama 600 bin kişi tarafından ziyaret edildiğini belirtirken, ''Her perakendeci müşterilerinin bilinçlendirmesine yönelik çalışmalar yürütecek. Çalışmalarda Enver markalı ürünler yer alacak'' diye konuştular.

UCUZ AMPUL TASARRUF SAĞLAMIYOR

Lambanın kullanım ömrü boyunca aydınlatma enerjisi maliyetinin kendisinin alış maliyetinden on kat daha fazla olması, en ucuz ampulü seçmenin, uzun dönemde para tasarrufu sağlamayacağını ortaya koyuyor. 

Fiyatları daha pahalı olmasına rağmen kompakt floresan lambaların kullanım ömrü akkor lambaya göre 8 kat uzun ve akkor lambanın yüzde 20'si kadar enerji kullanıyor. Örneğin üç yıl süresince (4,380 saat), günde 4 saat ve aynı miktarda aydınlatma sağlayan iki lamba tipi için basit bir karşılaştırma yapıldığında bu sürede 6 adet akkor flamanlı lamba kullanırken, kompakt floresan lambanın 3,8 yıl daha kullanım ömrü devam ediyor.

Konutlar ve ofisler için uygun olan tasarruflu lambaların hemen hemen her yerde kullanımı mümkün. Kullanımda 75 vattlık akkor flamanlı lamba yerine, 15 vattlık bir kompakt floresan lamba kullanarak, aynı aydınlatma yüzde 80 daha az enerji tüketerek elde ediliyor.

Bu nedenle enerji verimli lambalar başlangıçta pahalıya mal olurken, düşük faturalar ile yatırım kısa sürede kendini çok çabuk geri ödüyor.

AYDINLATMADA TASARRUF İÇİN PRATİK ÖNERİLER

Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ) aydınlatmada enerji tasarrufu sağlamak için şu pratik önerileri sıralıyor:

-Bir akkor lamba, kompakt floresan lambayla değiştirildiğinde, yüzde 80 kadar aydınlatma maliyeti azalır.

-Eğer kullanıcının bütçesi bir defada bir çok floresan lamba almaya elvermezse, geride kalanları değiştirmek için aylık olarak sıraya konarak tamamlanması mümkündür.

-Odadan ayrılırken lambalar kapatılmalıdır. Aile bireylerinin odadan ayrılırken lambaları kapatmalarını hatırlatacak notlar konması faydalı olacaktır.

-Gün ışığından mümkün olduğunca faydalanılmalıdır. Odalar doğal aydınlık avantajını daha iyi kullanacak şekilde düzenlenmelidir. Pencere yakınına bir masa ve sandalye yerleştirerek elektrik faturalarında gerçek bir azalma sağlanabilir.

-Dış kapı ışıldakları halojen lambalarla değiştirilebilir. 50-90 vattlık bir halojen lamba, iki kat fazla vattlı standart bir reflektör lamba yerine takılırsa yine aynı aydınlatma elde edilir.

-Lambaların ve armatürlerin periyodik olarak bakımları yapılmalıdır. Aydınlatma sistemlerinin bakımları yapıldığında daha verimli olarak çalışırlar. İyi yapılmayan bakım sonucunda lamba üzerinde biriken tozlar faydalı ışık miktarını azaltır. Tozlanan armatür ışığın yüzde 50'sini yayar, yüzde 50'sini yutar. Bunları temiz tutmakla daha fazla enerji harcamadan aydınlatma miktarı arttırılabilir.

-Tüm lambaların ışık çıktıları zamanla azalır. Işık çıktıları azalan yani verimleri düşen lambaların değiştirilmesi gerekir.

-Lamba seçimleri en yüksek lümen/vatt oranına göre yapılmalıdır.

-Duvarlar ve tavanlar açık renkli boya ile boyanmalı, dekorasyon eşyaları mümkün olduğunca açık renk seçilmelidir.

-Daha fazla ışığa ihtiyaç duyulan bölümlerde çok sayıda düşük güçlü lamba yerine daha yüksek güçlü tek bir lamba kullanmak daha verimli bir aydınlatma sağlar.

-Dekoratif lambalarda açık renk, şeffaf gölgelikli abajurlar ışığı daha iyi geçirirler.

Kaynak.Habertürk

28 Eylül 2008 Pazar

Yenilenebilir Enerji Kaynakları 2-Jeotermal enerji

Makalemin 2.bölümünde diğer bir yenilenebilir enerji çeşiti olan jeotermal enerjiden bahsetmek istiyorum.
Jeotermal yer altından gelen ısı anlamına gelmektedir.Yer kabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş ısının oluşturduğu kimyasallar içeren sıcak su,su buharı ve çeşitli gazlardır.Jeotermal enerjide jeotermal enerjiden ve bunların oluşturduğu enerjiden doğrudan veya dolaylı olarak faydalanmayı kapsamaktadır.
Jeotermal kaynaklar bir çok alanda kullanılmaktadır.Bunlar şu şekilde sıralanabilir;
  • Elektrik enerjisi üretimi
  • Merkezi ısıtma,Merkezi soğutma,Sera ısıtması gibi uygulamalarda
  • Proses ısısı temini,Kurutma işlemleri gibi endüstriyel amaçlı kullanımlar
  • Karbondioksit,gübre,lityum,ağır su,hidrojen gibi kimyasal ve minerallerin üretiminde
  • Termal turizm de kaplıca amaçlı kullanım
  • Düşük sıcaklıklarda (30 c Civarı)kültür balıkçılığı
  • Mineral üretilen içme suyu üretimi
gibi amaçlarla kullanılabilmektedir.
Yenilenebilir,Sürdürülebilir ve Tükenmez bir enerji kaynağı olması,Türkiye gibi jeotermal açıdan şanslı ülkeler için özkaynak teşkil etmesi,temiz çevre dostu olması,sıfıra yakın emisyona sebebiyet vermesi,konutlarda tarımda sera ısıtmasında ve benzeri alanlarda çok amaçlı ısıtma uygulamaları için ideal şartlar sunması,rüzgar,yağmur,güneş gibi metorolojik şartlardan bağımsız olması,kullanma hazır niteliği fosil yakıtlara ve diğer enerji kaynaklarına göre çok daha ucuz olması arama kuyularının doğrudan üretim tesislerine ve bazende reenjeksiyon alanlarına dönüştürülebilmesi,yangın,patlama ve zehirlenme gibi risk faktörleri taşımadığından güvenilir olması gibi bir çok özellik sıralabileceğinden büyük avantajlar sağlamaktadır.
Ayrıyetten ülkemiz Jeotermal Enerji kullanımında Dünya'nın 7. Avrupa'nın 1.ülkesidir.

26 Eylül 2008 Cuma

Yenilenebilir Enerjiler-Güneş Enerjisi

Yenilenebilir enerji,sürekli devam eden ve doğal yollarla oluşan işlemlerdeki var olan enerji akışından elde edilebilen enerjidir.Bu kaynaklar güneş ışığı,rüzgar,akan su ve jeotermal olarak tanımlanabilir.Genel olarak yenilenebilen enerji kaynağından alınıp kullanılan enerjinin kaynağın yanında çok küçük kalmasıdır.Yani güneş enerjisini kullandığımızda kullandığımız enerji güneşin enerjisinin yanında çok küçük kalmasıdır.Fosil yakıtları göz önüne aldığımızda yenilenebilir enerjinin ne kadar önemli olduğu ve gelecekte sadece yenilenebilir enerjiye muhtaç olucağımı kaçınılmaz bir sonuçtur.

Modern Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını şu şekilde sıralayabiliriz.
  • Güneş enerjisi
    • Jeotermal enerji
  • Rüzgar enerjisi
  • Su gücü (Hidrogüç)
  • Biyoyakıtlar
    • Sıvı biyoyakıtlar
    • Katı biyokütle
    • Biyogaz
  • Küçük ölçekli enerji kaynakları
    • Piezoelektrik
    • Termoelektrik
    • Elektromanyetik radyasyon
Makalemin 1.bölümünde güneş enerjisinden söz etmek istiyorum.
Güneş Enerjisi
Güneş enerjisi en büyük yenilenebilir enerji kaynağıdır.Güneş ten gelen ışınlar elektrik enerjisine çevrilerek kullanıma sunulabilmektedir.
Güneş Enerji Santralleri
Güneşten gelen enerji parçacıklarını elektrik enerjisine çeviren santrallerdir.Hesap makinelerinde kullanılan güneş pillerinin büyükleri bu santrallerde kullanılmaktadır.Güneş pilleri fotovoltaiktir.Üzerine gelen güneş ışınlarını elektrik enerjisine çevirirler.Bu pillerin ana maddesi kristal silisyum ve galyum arsenittir.Güneş enerji santralleri yapıp işletme maliyetleri ve verim açısından karlı değillerdir.Bu gerekçeyle yaygın olarak kullanılmamaktadırlar.Doğaya zararın 
minimum olması açısından geleceğin enerji üretim sistemlerinden birisidier.
Fransade güneş enerjisinin farklı bir biçimde kullanıldığı güneş enerji santralleri bulunm
aktadır.Bu santralde odakları kesişecek şekilde çukur aynalar ve bu çukur aynaların ışığını destekleyen düz aynalar mevcuttur.Ayna odaklarının kesişim noktasında bir su havuzu bulunmaktadır.Güneşten aldığı ışığı odak noktasında birleştiren aynalar odak noktasında 1700 C'ye varacak ısı toplamaktadır.Bu ısı buhar enerjisine ordan,buhar tribünleri ile elektrik enerjisine çevrilmektedir.Yakıt maliyeti sıfır dır.
Güneş Enerjisinin Kullanım alanları

Trafik işaret lambalarında;
Trafik işaret lambalarının enerji ihtiyaçlarını karşılamak için güneş enerjisinden yararlanılmaktadır.
Trafikteki tüm lambalar güneş enerjisi ile çalışmaz.Güneş enerjili trafik lambaları genellikte şebekeden uzak alanlarda kullanılır.Lambanın üzerinde bulunan güneş pili hem lambaya ışık verir hemde fazla enerjiyi gece kullanmak üzere batarya ya depo eder.

Evlerin elektrik ihtiyacının karşılanmasında;
Evlerin çatılarına yerleştirilen güneş panelleri(güneş pilleri)büyüklükleri oranında elektrik üretirler.Üretilen elektirik çevreye zarar vermez ve paneller nerdeyse hiç bakıma ihtiyaç duymadan senelerce çalışırlar.





Cep telefonlarının şarj edilmesinde;
Cep telefonları gibi taşınabilir cihazların şarj edilmesinde güneş enerji
pilleri kullanılmaktadır.






Bahçe aydınlatmasında;
Üst bölgelesinde güneş pili barındıran lambalar gece boyunca ışık yayarak
masrafsız aydınlatma sağlar.






Sıcak su üretilmesinde;
Çatılara yerleştirilen kollektörler sayesinde güneşin ısıtma etkisinden
yaralanılarak su ısıtılmaktadır.Isıtılan su evin sıcak su ihtiyacının tamamını
karşılayabilir.





Ayrıca güneş enerjisi ile;
  • Sokak aydınlatmalarında
  • Güneş arabalarında
  • Uçaklarda
  • Hesap makinelerinde
  • Saatlerde
  • Yapay uydularda
  • Güneş kulelerinde
  • Yemek pişirilmesinde
  • Soğutma sistemlerinde
  • Giysi veya çantalarda taşınabilir cihazların devamlı kullanılabilmesi için kullanılmaktadır.



10 adımda daha az karbondioksit


Prof. Dr. Muammer Kaya'dan atmosferdeki karbondioksit seviyesini azaltacak 10 öneri:

1) Bir kere kullanılıp atılabilen ürünler yerine tekrar kullanılabilen ürünler seçin. Atık miktarı azaltın. Bir ailenin ev atıklarının yarısının geri dönüşümü yılda 1200 kilogram karbonmonoksit tasarrufu sağlar. 
2) Duvar ve çatı izolasyonu, kapı ve pencere sızdırmazlığı, ısıtma ve soğutma maliyetini yüzde 25 azaltabilir. 
3) Uyurken ve ev dışındayken sıcaklığı azaltın. 
4) Ampullerinizi tasarruflu ampullerle değiştirin. 
5) İmkanınız varsa daha az ve daha akıllı otomobiller kullanın. Daha az araba kullanma daha az gaz emisyonu demektir. 
6) Enerji verimliliği yüksek ürünler tercih edin. Araba ve elektrikli ev eşyası alırken enerji verimliliği yüksek ürünler seçin. 
7) Daha az sıcak su kullanın. Bir aile daha az sıcak su kullanarak yılda 250 kilogram karbonmonoksit tasarruf sağlar. 
8) Gereksiz ışık ve lambaların kapatın. Kullanılmayan cihazlar prize takılı veya beklemede tutmayın. Kullanılmayan suyu boşa akıtmayın. 
9) Ağaç dikin. Fotosentez esnasında ağaçlar ve diğer bitkiler karbonmonoksidi emer. Bir ağaç ömrü boyunca bir ton karbonmonoksit emer. 
10) Enerji kayıplarını belirleyin. Daha az enerji faturası ödemek için kaçakları önleyin.


Isınma hızlanıyor


Karbondioksit salımını ölçen "Global Carbon Project" tarafından yayımlanan 
"Carbon Budget and Trends 2007" başlıklı raporda, Kyoto Protokolü çerçevesinde 
birçok ülkenin karbondioksit emisyonunu denetlemesine karşın, salımın 2000'den bu 
yana 1990'lara oranla dört 4 kat hızlı arttığı bildirildi. 
Fosil yakıtların bu artışa önemli katkı sağladığı kaydedilen raporda, 
küresel ısınmaya neden olan ve insanların yarattığı karbondioksit çıktısının 
yarısından fazlasının Hindistan ve Çin tarafından üretildiğine dikkat çekildi. 
Rapora göre, atmosferdeki karbondioksit oranı 2006'da yıllık 1,8 ppm 
(milyonda bir) iken, 2007'de yılda 2,2 ppm'ye yükseldi. 2000-2007 arasında 
ortalama yılda 2 ppm olan bu oranın, önceki 20 yıllık sürede yılda 1,5 ppm olduğu 
belirtildi. 
Atmosfere karbondioksit salımının yarısından fazlasının gelişmiş ülkelerden 
geldiği belirtilen raporda, dünya nüfusunun yüzde 80'ini barındıran gelişmekte 
olan ülkelerin 1751'den beri toplam emisyonun yalnızca yüzde 20'sinden sorumlu 
olduğu ve 800 milyon kişinin yaşadığı dünyanın en yoksul ülkelerinin toplam 
emisyondaki payının yüzde 1'in altında kaldığı ifade edildi. 
Projenin yöneticisi Pep Canadell, emisyonlardaki artışın yüzde 60'ından 
Çin'in sorumlu olduğunu, ABD'nin de ikinci en büyük karbondioksit salan ülke 
olduğunu söyledi. 
Avustralya Adelaide Üniversitesinden İklim Değişikliği Araştırmaları 
Enstitüsü yöneticisi Barry Brook, emisyonlardaki hızlı artışın dünyanın tahmin 
edilenden daha hızlı ısınabileceği anlamına geldiğine dikkati çekti. 
Halen 380 ppm olan karbondioksit yoğunlaşmasının daha önce tahmin edildiği 
gibi 2040'a kadar değil 2030'a kadar 450 ppm olabileceğini belirten Brook, ancak 
öngörülen tarih ne olursa olsun, 450 ppm karbondioksidin 2 derecelik küresel 
ısınmaya yol açabileceğini, bunun da olumsuz sonuçları olacağını kaydetti. 


25 Eylül 2008 Perşembe

"Kömürle ilgili 10 gerçek"


 
Dünyadaki korbondiyoksit kirliliğinin yaklaşık üçte birinden kömürlü termik santraller sorumlu. Ancak ne yazık ki kömürün tek suçu iklimi değiştiren en tehlikeli fosil yakıt olması değil. Kömürün yaratacağı trajedi bundan çok daha fazlası. 
Kömüre bağımlı ülkeler yüzünden gezegenimizin iklimi hızla değişiyor. Türkiye de bir çoğu ithal kömürle çalışacak 40 kömürlü termik santral nedeniyle bu bağımlı ülkelerden biri olmaya aday. Ancak kömüre bağımlı olan ülkeleri bekleyen bazı acı gerçekler var. Toprağın ve suyun zehirlenmesi, olası asit yağmurları ve erozyon bunlardan sadece bir kaçı... 

İşte Kömürle ilgili 10 acı gerçek: 

Kömür iklim değişikliğine neden olan en tehlikeli yakıttır. 
İçerdiği yüksek miktardaki karbon nedeniyle termik santrallerde kömür kullanmak en çok karbondioksit kirliliğine yol açan enerji üretim şeklidir. Tüm dünyada kömür santrallerinden sadece bir yılda 7 milyar ton karbondioksit salımı gerçekleşmektedir. 


  • Acı Gerçek 1: Bu miktar dünyadaki yıllık karbondioksit salımlarının %41’ini oluşturur. Ayrıca kömür madenciliği de, karbondioksitten 20 kat güçlü olan metan gazının açığa çıkmasına neden olur. 
    Kömür santralleri cıva kirliliğine sebep olur. 
    Civa insan vücuduna ciddi zararlar veren ve nesilden nesile geçebilen bir nörotoksindir. 
    Civa bölgedeki su kaynaklarının kalitesinin düşmesine neden olur. Toprağı zehirler ve besin zincirine karışarak sayısız ölümcül hastalığa sebep olur. 

  • Acı Gerçek 2: Kömür santralleri yılda 1450 metrik ton yani %50’lik bir payla civa kirliliğinin en büyük sebebidir. 
    Kömür, asit yağmurlarına sebep olur. 
    Asit yağmurlarında ortaya çıkan duman tüm ekosistemi yok edebilir. Orta Avrupa’da kömür santrallerinin etrafında çok geniş alanları kapsayan orman kayıpları kaydedilmiştir. Birçok kömür santrali bulunan Çin’de 487 şehrin %54.5’ünde asit yağmuru gözlendi. Asit yağmurları ayrıca insanlarda astım ve akciğer kanseri başta olmak üzere sayısız hastalığa sebep olur. 
  • Acı gerçek 3: Kömür santralleri asit yağmuruna sebep olan kükürtdioksit ve azotoksit’in açığa çıkmasına neden olur. 
    Kömür, küçük partiküller ve radyasyon yoluyla gerçekleşen hastalıkların kaynağıdır. 
    Kömür yakmak zararlı partiküllerin ve radyasyonun açığa çıkmasına neden olur. Bu parçacıklar akciğer fonksiyonlarında azalma, astım, kardiyovasküler rahatsızlıklar ve bebek ölümlerine sebep olur. 
  • Acı Gerçek 4: Yatağan’ın 50 köyünün 34’ünde radyasyon miktarının insan sağlığının kabul edebileceği sınırın çok üzerinde, küllerin atıldığı bölgelerde ise 19 kat daha fazla olduğu belirtilmiştir (Keskin ve Mert, 2002). Solunum sistemi hastalıkları Yatağan’da Muğla merkezine oranla iki kattan daha sık görülmektedir (TTB, 2000). 
    Kömürün yanması sonucu açığa çıkan atık zehirlidir. 
    Kömür yakıldığında ortaya çıkan artıklar ağır metaller ve zehirli maddeler içerir. Örneğin, insan sağlığına veya çevreye zarar verebilecek miktarlarda arsenik, kadmiyum, krom ve kurşun bulunabilir. Bu kirleticiler içme su kaynaklarına, yüzey su gövdelerine, bitkilere veya hayvanlara ulaştığında riskler meydana gelir. 
  • Acı Gerçek 5: Kısırlık, kanser, prostat ve solunum sorunları, kardiyovasküler ve nörolojik hasarlar, hipertansiyon, işitme bozukluğu bu maddelerin sebep olduğu hastaliklardan sadece bir kaçı. 
    Kömür tatlı su kaynaklarını azaltır. 
    Kömür santrallerinden yayılan zehirli maddeler bölgedeki tatlı suyu kirletir. Kömür madenciliği ise asit maden kanalizasyonu (AMD) yoluyla su kirliliğini tetikleyen nedenlerinden biridir. AMD; minerallerin oksijen ve suya maruz kalması sonucunda oluşan ve ağır metal içeren atık sudur. Bu zehirli su sızdığında sadece yeraltı sularını değil toprağı da zehirler. 
  • Acı Gerçek 6: Kömür santrallerinin kuraklığa sebep olmasının yanı sıra kömür madenciliği de her gün tahmini 70 milyonla, 260 milyon galon su gerektirmektedir. 
    Kömür madenleri yaralanmalara ve ölümlere yol açar. 
    Kömür madenciliği yerel halk ve madenciler üzerinde de olumsuz etkilere sahiptir. Kömür madenciliğinin yol açtığı ölümler tahmin edeceğinizden kat kat fazladır. Örneğin Çin’de 2006 yılında 3.000’e yakın kömür madeni kazası gerçekleşti. 
  • Acı Gerçek 7: Bu kazalar 4.700 insanın ölümüne yol açtı. Ülkemizde ise sadece Zonguldak’ta 1955-2006 yılları arasında 2.670 işçi öldü, 319.792 işçi ise yaralandı. 
    Kömür madenciliği erozyona neden olur. 
    Madencilik alanının yüzeyindeki bitki örtüsü yok edilir. Bu durum toprak erozyonunu tetikler. Açık kömür madenciliğinde yeraltındaki kömürün zayıf bağlantı yerlerine ulaşabilmek için dağların tepeleri patlatılır. Yeraltı madenciliği de çökebilecek yeraltı boşluklarına sebep olur. 
  • Acı Gerçek 8: Bu nedenle bölgede tarım potansiyelinde azalmaya sebep olur, akıntı rezervlerinde depolama kapasitesinde kayıplara yol açar, azalan nehir kanal kapasiteleri yüzünden sel baskınlarını artar bu da beraberinde erozyonu tetikler. 
    Kömür elektrik üretiminde verimsizsizdir ve çok fazla toplumsal maliyeti vardır. 
    Diğer fosil yakıtlarla karşılaştırıldığında kömürün daha ucuz olduğu düşünülür. Oysa kömürün gizli maliyeti üçüncü kişilere yüklenen toplumsal maliyetlerden kaynaklanır. Aslında, kömürün gerçek maliyeti yerel topluluklar üzerine yüklediği sağlık problemleri, tarıma verdiği zararlar, su kaynaklarının azalması gibi sorunları içermektedir.
  • Acı Gerçek 9: Türkiye’deki kömür rezervleri çoğunlukla linyit olarak sınıflandırılmaktadır; linyit en düşük karbon içeriğine ve en yüksek nem oranına sahip kömür türüdür. Kirletme oranı çok yüksektir ve enerji değeri çok düşüktür. Bu kömür santrallerini daha az verimli hale getirir, elektriği daha pahalı konuma getirir ve toplumsal maliyetleri arttırır. 
    Kömür fiyatları petrol fiyatlarına bağlı olarak sürekli artmaktadır. 
    Yani, kömür ithal etmek çok anlamsızdır. Kömür ticaretinde önemli bir faktör, %70 oranla taşımacılıktır. Petrol fiyatlarının artışı, taşımacılıkta kullanılan yakıt olması dolayısıyla kömür fiyatlarını da arttırmaktadır. 
  • Acı Gerçek 10: Küresel piyasalarda, 2000-2006 yılları arasında kömür fiyatları ikiye katlanmıştır. Mayıs 2007 ile Mayıs 2008 arasında Avrupa’daki peşin fiyat metrik ton başına 70 ABD Dolarından 150 Dolara yükselmiştir. 
    40 yeni kömür santralinin yapımıyla ülkemizin bu acı gerçekleri yaşamasına izin vermeyelim. Henüz çok geç değil. Greenpeace’in enerji ve iklim kampanyasına vereceğiniz destek bizi daha da güçlendirecek ve çok geç olmadan gezegenimizin değişen iklimini, kirlenen havasınıı, zehirlenen suyunu ve toprağını korumamıza yardım edecek. Hem enerji ihtiyacımızı karşılayacak, hem iklimi kurtaracak hem de daha ucuza mal olacak bir enerji planımız zaten var: Enerji [D]evrimi. 
Greenpeace Akdeniz

Küresel ısınma nedir?


Küresel ısınma,küresel kaos,yokoluş,insanoğlunun kendini yoketmesi...Küresel ısınma kısaca insan tarafından salınan gazların atmosferde sera etkisi yaratıp dünya atmosferinde vede okyanuslarda görülen sıcaklık artışıdır.50 yıldır ölçülebilir bir şekilde artış yaşanmıştır.
Sera Gazları nedir?
Dünya atmosferi çeşitli gazlardan oluşmaktadır.Küçük miktarda da asal gazlar bulunmaktadır.Güneşten gelen ışılar atmosferi geçerek yeryüzünü ısıtır.Atmosferdeki gazlar sıcaklığın bir kısmını tutarak ısıyı tutar ve kayba engel olur.Atmosferin ısıyı tutma yeteneği sayesinde suların sıcaklığı dengede kalır.Böylece denizlerin ve okyanusların donması engellenir.Bu şekilde oluşan atmosferin ısıtma ve yalıtma etkisine sera etkisi denir.
Başlıca sera gazları;
%37-70-Su buharı
%9-26-Karbondioksit
%4-9-Metan
%3-7-Ozon 'dur.
Su kaynaklarının kıtlığıda önemli bir konu oluşturmaktadır ve bu konuda alabileceğimiz bir çok küçük önlemle büyük tasarruf sağlanabilmektedir.
Peki engellemek için neler yapabiliriz?
  • Rüzgar ve Güneş gibi alternatif enerji kaynaklarından yararlanılmalıdır.
  • Enerji dostu ampüller kullanılmalıdır.
  • Televizyonlar,bilgisayarlar v.b elektronik aletler bekleme konumunda bırakılmamalıdır.
  • Doğru ışıklandırma kullanılmalı.
  • Klima yerine vantilatör kullanılmalı.
  • Evler ısı kaybına karşı yalıtılmalı.
  • Eşyalar radyatörleri kapatmayacak şekilde yerleştirilmeli.
  • Diş fırçalama,bulaşık yıkama,traş,el yıkama vb esnasında musluk açık bırakılmamalıdır.
  • Daha az su tüketen sensörlü musluklar yeni teknoloji klozetler kullanılmalıdır.
  • Damlayan musluklar,akan tesisatlar ve tesisatlarımızdaki kaçaklar mutlaka engellenmelidir.
  • Hortuma sulama ve yıkama yapılmamalı.
  • Toplu taşıma araçları kullanılmalıdır.
  • Kısa mesafeleri arabalarımızla gidiceğimize yürümeyi veya bisikletle gitmeyi tercih etmeliyiz.
  • Uzun duraklamalarda kontak kapatılmalıdır.
  • Geri dönüşülemeyen ürünler satın alınmamalıdır.
  • Başta pvc olmak üzere plastik ambalajdan kaçınılmalıdır.
  • Şişe,kavonoz gibi cam ürünler tercih edilmelidir.
  • Alışverişlerde plastik poşet yerine geri dönüşümlü kağıtlardan yapılan keseler yada örme keseler kullanılmalıdır.
Hepimizin dünyamızı korumak için yapıcağımız en ufak bir tasarrufun bile çok önemli olduğunu unutmayalım...